Şahmaran Yarı Tanrı

Yılanlar; neredeyse hepimizin korktuğu, sessizce hareket eden, minicik oyuklara ve toprağın içine saklanan sürüngenler. Sürüngen dendiğinde zaten insanın aklına gelen olumsuz bir izlenim vardır, hani biraz hakaret taşıyan bir anlam. Yani biz insanlar korktuğumuz gibi sevmeyiz de yılanları.Hoş eski söylenceler her evin temelinde bir yılan olduğundan ve bu yılanın o aileyi koruduğundan söz eder, hatta öldürüldüğünde 7 yıl boyunca o ailenin gün yüzü görmeyeceğinden de. Ne var ki korku bu, kim bir yılan görse hele bunu evinde görse ilk yapacağı şey onu nasıl öldürebileceğini düşünmektir.Oysa günümüzden geriye doğru gittiğimizde, ne kadar eskiye bakar ve söylencelere ne kadar kulak verirsek, yılanlar hakkında duyacaklarımız o kadar değişmeye başlar.Yılanların koruyuculuğundan, şifalarından, kutsallığından söz edilmeye başlar, öldürücü zehirlerinin aynı zamanda yaşam veren, iyileştiren gücü anlatılır.İki başlı, üç başlı, yedi başlı yılanlardan söz edilir. Bazen kanatları vardır, bazen küçük ayakları. Bazen kocaman Ejder olurlar, uçarlar ve bazen de yerin yedi kat dibinde kıvrılarak uzanırlar. Tüm bunların yanında çoğunlukla dişidirler. Yılan figürü söylencelerde çoğu zaman dişi olarak betimlenir.İşte; Şahmaran da böyle dişi bir yılandır. Ama ne yılan; o tüm yılanların şahıdır. Bütün yılanlara hükmeder, yerin dibinde yaşar, yaşadığı yer günden güneşten uzaktır ama ışık doludur. Yeryüzüne çıkmaz hiç, yanında yamacında insan da istemez. Buna karşın insanlar onu iyiliksever olarak tanımlar ve onun koruyuculuğuna, onun şifa gücüne inanır, saygı duyarlar. Böyle bir yılandır Şahmaran. Bedeninin üst kısmı çok güzel bir kadındır, başında sırmalı parlak bir tacı vardır, alt kısmı ise korkutucu bir yılan bedenidir. Onu gören insanların derilerinde pullanmalar olduğu söylenir. Şahmaran’ın gövdesinde yılan başlarından oluşan ayakları vardır ve kuyruğu bir yılan başıdır. Bu yüzden de başında bilgiyi, kuyruğunda da zehri taşıdığı söylenir. Bazı söylemlerde ise bedeninin tüm dertlere derman iyileştirici, sağaltıcı gücü vardır.Şahmaran söylencesi binlerce yıldır dilden dile anlatıla gelmektedir Tarsus ve Çukurova civarında. Yarı tanrı gibidir oralarda Şahmaran. Evlerin duvarlarında resimleri işlenmiş halılar, kilimler, nakışlar asılıdır. Onun evlerini koruyacağına, sağlık, bereket getireceğine inanır insanlar. Çok çeşitlemesi vardır söylencenin, bir değil birçok öyküsü vardır Şahmaran’ın.

Efsaneye göre Mersin Tarsus’ da yaşadığı düşünülen bu varlığın akıllı ve iyimser olarak tanımlanan belinin aşağısı yılan, üstü ise insan şeklinde olan Maran adı verilen tüm yılanların şahı Şahmeran olarak bilinen, doğaüstü yaratıkların başında olan ve asla yaşlanmayan, öldükten sonra ise ruhunun kızına geçtiğine inanılan bir varlıktır. Adı, Farsça yılanların şahı anlamına gelen “şah-ı meran”dan gelmektedir.

Binlerce yıl önce Tarsus’ta, yerin yedi kat altında yaşayan yılanlar vardı. Meran adı verilen bu yılanlar barış içinde yaşıyordu. Meranların kraliçesi Şahmeran genç ve güzel bir kadındı.Efsaneye göre, Şahmaran’ı gören ilk insan, geçimi için odun satan fakir bir ailenin oğlu Cemşab oldu. Cemşab ve arkadaşları bal dolu bir mağara keşfettiler, balı çıkarmak için Cemşab’ı aşağıya indiren arkadaşları, paylarına daha çok bal düşmesi için onu orada bırakıp kaçtılar.Cemşab mağarada bir delikten sızan ışığı fark etti. Buradan ömründe görmediği kadar güzel bir bahçeye girdi. Bahçede eşi benzeri olmayan çiçekler, bir havuz ve yılanlar görür. Havuzun başındaki tahtta da Şahmeran oturuyordu.

Şahmaran’ın güvenini kazanan Cemşab uzun yıllar bu bahçede yaşadı. Şahmaran ona tıbbın bilmediği sağlık sırları verdi. Yıllar sonra, Cemşab ailesini çok özlediğini söyleyip gitmek istedi. Şahmeran izin verdi ancak yerini kimseye söylemeyeceğine dair söz vermesini istedi.Şahmaran’a söz verip ailesine kavuşan Cemşab uzun yıllar verdiği sözü tuttu. Ancak bir gün ülkenin padişahı hastalanınca vezir, hastalığın çaresinin Şahmaran’ın etini yemek olduğunu söyledi ve her yere haber salındı. Şahmaran’ın yerini Cemşab’ın bildiği anlaşılınca, söylemek zorunda kaldı.

Şahmeran öldü Lokman hekim oldu

Şahmeran da Cemşab’a, “Benim başımı kaynatıp padişaha içir, kurtulsun. Gövdemi vezire içir, ölsün. Kuyruğumu da kaynatıp sen iç, böylece Lokman Hekim ol” dedi.Aynen Şahmeran’ın söylediği gibi de oldu.Efsaneye göre Şahmeran’ın öldürüldüğünü yılanlar o günden beri bilmiyor.

Tarsus’un, Şahmeran’ın öldürüldüğünü öğrenen yılanlar tarafından bir gün istila edileceğine inanılıyor.

Diğer yazılarımı okumayı ihmal etmeyin.

Yazar Hakkında
Toplam 270 yazı
Üzgün Kiraz
Üzgün Kiraz
Yorumlar (4 yorum)
Özgül
Özgül Yanıtla
- 1:42 pm

Şahane bilgi.

    Üzgün Kiraz
    Üzgün Kiraz Yanıtla
    - 1:52 pm

    Beğeninize sevindim teşekkürler 🤗

diaryofmeri
diaryofmeri Yanıtla
- 7:05 pm

Bu ara bayağı bir popüler, kaleminize sağlık

    Üzgün Kiraz
    Üzgün Kiraz Yanıtla
    - 10:08 pm

    Evet bu aralar popüler.. teşekkürler 🤗

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

×

Bir Şeyler Ara