Resimde kara delik var. Kafamdaki Sesler Ne?

Kafamdaki Sesler Ne..

Sanki her birimiz başkasının hediyesi gibiyiz. Bazılarımız doğru hediyeyi bulurken, bazılarımız maalesef istediğini bulamıyor.

Şimdi tekrar sahnedeyiz en iyi halimizle. Kazanmaya geldik her bir insanı. Yolumuz çok uzun varamayız bugün. Soluklamam gerek alışık değilim. Yeni bir dünyaya açılan pencereye. Hadi gidelim iyilerin yanına. Götürmeyelim kirli düşünceleri.

İnsan, yaşam serüveni boyunca değişir, gelişir ve olgunlaşır. Zaman zaman, hayatın belli dönemlerinde durup bir kendine bakması gerekir. ‘’Ben ne yapıyorum?’’, ‘’Sahip olduğum hayattan mutlu muyum?’’ ve ‘’Kendim için başka neler yapabilirim?’’ gibi sorulara yoğunlaşmak doğaldır.

Kendi iç dünyasını günlüğüne geçirmiş kaç kişi vardır kim bilir?

Düşünmeye başlamak yolda olmaktır. Sorgulamakla devam eder yolculuk, her şeyi sorgulamakla…Sonra anlamlandırmaya başlarız. Anlam yükleriz dünyaya, doğaya, insana…Yüklediğimiz bu anlamlar şekillendirmeye başlar ruhumuzu. Ve öğrenmeye başlar insan…En büyük gücün bilgi olduğunu keşfeder. Sonra seferler başlar, dış alemden iç aleme…Her arayış bir seferle başlar …Sonra insan bedenini, zihnini, duygularını ve en sonunda da ruhunu keşfetmeye başlar.

Ama insan kendinden kaçar oldu. Kalabalıklara, Avm’lere, kafelere , statlara…Bilgisayar, tablet , cep telefonlarına …Instagram, Twitter , Youtube, Facebooka…Bir türlü kendiyle başbaşa kalamaz oldu. Korkuyor çünkü kendiyle yüzleşmekten… Yaptıklarından, yapmadıklarından, yapamadıklarından, sorumluluklarından…Korkuyor vicdanı ile başbaşa kalmaktan…Kayboldu insan kalabalıkların, gürültünün, hız ve hazzın içinde.Ağaç ararken ormanın içinde kayboldu.

Biz insanlar bazen durur düşünür ve kendimizde bazı eksiklikler fark ederiz. Bu eksiklikleri tamamlamak, düzeltmek için değişime ihtiyaç duyar yeni bir ben isteriz. Ancak bazen değişimden korkar, bazen de bunun için hafta başı, aybaşı, yılbaşı gibi günler belirleyip sürekli erteleriz. Halbuki der ki Epiktetos:“Yarın bambaşka bir insan olacağım diyorsun. Niçin bu günden başlamıyorsun?”

“Bu sınırlı zamanın yok olup gideceğinin, senin de yok olup gideceğinin ve o zamanın bir daha eline geçmeyeceğinin bilincine varmanın vakti geldi, geçiyor.”

“Öyleyse, bundan başka her şeyi bir yana at ve yalnızca bu birkaç şeyi zihninde tut. Ayrıca, her birimizin yalnızca şimdiki zamanda, bu kısacık anda yaşadığını unutma; geri kalan günlerimiz ya çoktan geçip gitmiştir ya da bilinmeyen gelecektedir…”

“…karşına çıkacak her sıkıntı için kendi kendine şunu sor: “Bunda dayanılmaz, katlanılmaz olan ne var?” Yanıtın yüzünü kızartırdı! O zaman canını sıkan şeyin, gelecek ya da geçmiş değil, şimdiki zaman olduğunu amınsa kendine. Sıkıntını soyutlar, kendi başına alındığında ona katlanamayacağını düşündüğü zaman zihnine kızarsan, böylesine sınırlar içine sıkıştırıldığından sıkıntının gücü azalacaktır.”

Diğer yazılarımı okumayı ihmal etmeyin.

Yazar Hakkında
Toplam 269 yazı
Üzgün Kiraz
Üzgün Kiraz
Yorumlar (2 yorum)
Muharrir
Muharrir Yanıtla
- 9:18 am

İnsan kendi iç kalabalığında bile yapayalnız kalıyor, diğer kalabalıklardaki yalnızlık ne ki… Aslında hasret duyduğumuz şeyler aradığımız değil aramadıklarımızdır. Güzel bir yazı olmuş, kaleminize sağlık.

    Üzgün Kiraz
    Üzgün Kiraz Yanıtla
    - 11:44 am

    Kesinlikle “hasret duyduğumuz şeyler aradığımız değil aramadıklarımızdır.” Herşeyi özetleyen bir cümle.. 🤗

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

×

Bir Şeyler Ara