Duygusal Açlık Nedir?

Hepimiz biliyoruz ki biz insanlar diğer canlılardan çok daha karmaşık varlıklarız. Bunun en büyük sebeplerinden biri, hissettiğimiz duyguların çokluğu ve kompleks oluşlarıdır. Bizim duygularımız basit bir kırıntıdan çok daha fazlasıdır. Bu da demek oluyor ki mutluyken sinirli, üzgünken minnettar veya şaşkınken heyecanlı olabiliyoruz. Bu sebeple duygularımızı anlamlandırma konusunda zaman zaman zorluklar yaşıyoruz. Zorluk yaşamaktan da hoşlanmadığımız için duygularımızı yaşamak yerine kendimizi kapatmayı yani bir nevi duygusal körlük yaşamayı tercih ediyoruz.Duygularımızı anlamlandırma noktasında yaptığımız en büyük hatalardan biri, onları tekilleştirmeye çalışmamız. Çünkü duygularımız birbirine gözle görünmeyen ilmeklerle bağlı şekildedir. Öte yandan dünyaya sadece mutlu olmak amacıyla gönderildiğimize inanıyoruz. İyi bir gün geçirmediğimizde kedere boğuluyoruz ve bu keder duygusunu yaşayan yalnızca bizlermiş gibi hissediyoruz. Üstelik negatif duygular yaşıyorsak bunların neden bizim başımıza geldiğini de sorgulayıp duruyoruz. Çünkü biz her şeyin iyisini ve güzelini yaşamalıyız. (!)Oysa duygularımızın toplamı tıpkı bir yapboz gibidir. Yapbozdaki her parçanın eşit değerde olduğunu biliriz çünkü biri bile eksik olursa yapboz tam anlamıyla bitmiş sayılmaz. Peki bizler neden duygularımızı tekilleştirmeye çalışıyoruz? Neden bütünselliğin harika tablosunun farkında değiliz? Sadece mutlu anlarımızda hissettiğimiz güzel duygularımız mıdır bizi ileriye taşıyan?Mutlu olmayı hakettiğimizi düşündüğümüz kadar, üzüntüyü de içimize alabilmeli ve yaşamalıyız. Başarıdan sonra gelen güçlü olma hissi kadar, yaşanılan acı olaylardan sonra gelen zayıflığın da farkında olmalıyız. Yola devam etmek istediğimiz kadar, aralıklarla durmayı da bilmeli ve her şeyin yaşandığı andaki gelişini kabul etmeliyiz. Çünkü üstte de benzettiğim gibi duygularımızın hepsi yapbozun birer parçası. Bu yüzden bir bütün için her biri oldukça değerli.Duygular hakkında beni her zaman düşünmeye iten bir diğer konu; günümüz insanlarının negatif olarak adlandırdıkları duyguların yanında, sevmek gibi kutsal bir duyguyu da yaşamaktan kaçınıyor oluşları.Çünkü daha annemizin kollarına ilk verildiğimizde bile hissettiğimiz ve hissettirdiğimiz ilk duygu sevgidir. Pozitif duyguların hepsi sevme duygusuyla beraber bir harmoni yakalar. Deneyimlediğimiz bir başka şeyse en sevdiklerimize en çok kızıyor oluşumuzdur. Yani aslında hemen hemen tüm duygular sevginin çevresinde şekillenir.Sevgi böylesine temel ve kuvvetli bir duyguyken, onun bizi sarmasını istemiyor oluşumuz sanıyorum ki yaşadığımız akıl almaz FMCG yüzyılı yüzünden. Her şey gibi sevgiyi de oldukça metalaştırdık. Günümüzde sevgi yalnızca insanların özel günlerde birbirlerine almış oldukları nesnelere atfedilmiş durumda. Ve baktığımız bu dar bir pencereye göre; içini boşalttığımız sevgi duygusu kimyasal olarak bozuk bir duygu. (!)Özetlemem gerekirse; duygularımızı tekilleştirip onları hissetmemek için kendimizi zorlamayı bıraktığımızda fark edeceğiz ki duygularımız zaten mükemmel bir şekilde birbirini tamamlıyorlar. Bunun yanında her türlü duyguyu yaşamayı da baştan kabul edelim ki hoş bir harmoni içinde önümüze bakabilelim. Ve The Weeknd’in I Feel It Coming şarkısındaki ‘ You’ve been scared of love and what it did to you’ dizesiyle de sevmekten korkmayı bırakalım diyerek yazımı sonlandırıyorum.

Diğer yazılarımı okumayı ihmal etmeyin.

Yazar Hakkında
Toplam 274 yazı
Üzgün Kiraz
Üzgün Kiraz
Yorumlar (Yorum yapılmamış)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

×

Bir Şeyler Ara