Hayatın İçinden Kareler

Merhaba üzgün kiraz okuyucuları, Hayatın içinden küçük bir hikaye ne dersiniz. O zaman yaşamdan bir dipnot düşelim buraya. Fırat küçüklüğünden bu yana bir arayış içindeydi, Doğruyu, yanlışı bilmek istiyordu. Annesi, babası onun için mükemmel bir insandı. Allah’tan korkardı. Korktuğu için kötülükten uzak dururdu. Çünkü ona kötü bir şey yapınca, Allah keser, kötü bir şey söyleyince Allah dilini yakar diyorlardı. Allah zalim miydi, mahir mi? Mehtap ise küçüklüğünden bu yana dedesiyle yaşardı. Onu halası büyüttü. Halası doktordu. Farklı kitaplarla, farklı filmlerle çok küçük yaşta tanıştı. Kitaplarda gördüğünü yaşamak istiyordu. Dedesi ise hafız ve vaizdi. Kazancını böyle sağlıyordu. Fırat köy dışına ilk defa çıktı. Fen lisesini tutturmuştu. İlk sınıfa gelince afalladı. Herkesin görünümü cam gibi. Kendi görünümü aşktan çıkmış can gibi. Babası zaten yok yanında. Babası bilmez ki buradaki işleyişi. Köyden çıkmıyor, çıkamıyor ne bilsin? Bilseydi dert eder miydi? Fırat dert etmedi geldi oturdu boş bulduğu bir sıraya. Yanına bakmadı hiç. Daldı gitti dersine. Kalemi herkesin dikkatini çekti. Küçücük kalem, pilot kalemin boş kabına yerleştirilmiş ince kıvrımları olan ellerle bir-bir yazıya dönüşüyordu. Zamanla peçete, babasının köyden gönderdiği erzak, çöpten bulduğu karton gibi mamulleri satarak para kazanmaya başladı. Yoksa yazacak bir şeyi yoktu. Kendine zar zor bir düzine kalem aldı. Yanında oturan kızın adının Mehtap olduğunu öğrendi. Mehtapın hitabı kitap gibiydi. Lakin bir gün kitabın yaprakları böbreklerinin iflası ile soldu. Acil böbrek nakli gerekiyordu yaşamı için. Her sokağa her beldeye ilanlar asıldı. Doktor Halası para vaadi bile verdi. İsmini vermeyen bir gencin vermek istediği böbrek Mehtapın bedeni için uygundu. Parayı halası bu kişiye ulaştırmak istedi. Lakin böbrek veren kişinin böyle bir talebi olmadı. Kimsede bu durumu umursamadı. Önemli olan mehtaptı. Nakil başarıyla gerçekleşti. Mehtap çok sevdiği okuluna dönmüştü. Okula başladığı ilk hafta çantasına bir düzine kalem koymuştu renkli-renkli. Koyduğu kalemleri çantasında bir türlü bulamadı. Bulamayınca çıldırdı. Fırat’ın karşısına geçip kalemimi sen çaldın dedi. Herkes Mehtapın arkasında durarak Fırat’ın üzerine yürüdü. “ Fırat, çalmak kötü bir şey. Allah keser beni öyle bir şey yaparsam dedi. Aslında gerçek düşünceleri bunun çok ilerisindeydi. Kalbinde taşıdıklarını kafasına koyup da nasıl anlatabilirdi ki durumu. Mehtap kessin o zaman seni sen çaldın işte dedi. Sınıfa giren öğretmenleri olaya müdahale etti. Öğretmenler Fırat’ın böyle bir şey yapmayacağını biliyordu. Mehtapın Halası, dedesi geldi. Fırat’ın anne babasının gelme durumu yoktu. Bir kez olsun gelebilmeleri için Fırat yollamıştı yol paralarını, hafta sonu çalışarak kazandığı parasından. Doktor Hala Fırat’ın okuldan atılmasını istedi. Buna gerek kalmadan Fırat duyuldu ki ölmüş. Mehtap ve sınıf arkadaşları hırsız öldü, hırsızı Allah kesti diye tezahüratlar atarak seviniyorlardı. Ta ki edebiyat öğretmeninin elinde bir kâğıtla gelmesine kadar. Açtı kâğıdın kanatlarını uçurdu içindeki cümleleri. ” Babacığım, anacığım. Sizleri çok özledim. Buraya gelecek paranız yok biliyorum. Ama benim param var ne olur gelin. Mehtap diye bir arkadaşım var okulda. Çok iyi bir insan. Arkadaşlarımın hepsi öyle. Mehtapın böbrekleri iflas etmiş. Ben ona böbreğimi vermek istiyorum. Bunun için sizin onayınız gerekiyormuş. Ne olur gelin, ne olur. Edebiyat öğretmenim dedi ki. Allah yardım edenleri sever, hata yapanları affeder, kötü söz edenlerin karşısına hep iyi sözler çıkarır. Anne, baba Allah sevdiği kulunu kesmez, yakmazda. Yeter ki biz onu sevelim. Ben onu seviyorum, ona olan sevgimden dolayı arkadaşıma bir can olmak istiyorum, ne olur gelin ve bu duruma müsaade edin. ” Herkesin gözleri yaşardı. Edebiyat öğretmeni Mehtapın ailesini de almıştı sınıfa ve onlara dedi ki: “Fırat bir böbreğini Mehtap’a vermişti. Hafta sonları çöpten topladığı kâğıtları satarak parasını kazanıyordu. Yetmeyip yol parası bile gönderdi ailesine, sırf ta köyden buralara gelip onlar onay versinler de o böbreği Mehtap’a vereyim diye. Doktor çalışmamasını söylemişti. Ameliyat yerinden enfeksiyon kapmaması için. O da doktoru dinlemeyip çalışmaya gitmiş. Enfeksiyondan ötürü bugün öldü. Sen doktordun değil mi? Sende hafızdın dede? Senin ki hafızasız bir hafızlık. Senin doktorluğuna lafım yok. İnsanları iyileştirebilirsin. Ama bugün kırık bir kalple bir yaşama son buldu. Onu neden öncesinde iyileştirmedin?” dedikten sonra öğretmen, bir düzine kalem ve bir hüzne elem, Mehtapın çantasının sıkışık bölümünden birer birer döküldü… Hayatın içinden kareler böyle işte..

Yazar Hakkında
Toplam 271 yazı
Üzgün Kiraz
Üzgün Kiraz
Yorumlar (Yorum yapılmamış)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

×

Bir Şeyler Ara