
Gelecekteki Tehlike: Su Kıtlığı
Yaşam için su şart. Su olmadan ancak birkaç gün yaşayabiliyoruz. Ancak su elbette sadece insanlar için yok. Su demek aynı zamanda başka canlılar da demek. Nehirler, göller, deltaları içeren sulak alan ekosistemleri, çevredeki iklim koşullarını etkiler, canlılara hayat verir. Bu yüzden başka gezegenlerde en çok aranan da sudur.
Su kıtlığını etkileyen faktörlerin başında nüfus artışının getirdiği talep, iklim krizinin yarattığı belirsizlikler ve altyapısal eksikler var. İklim krizinin etkileriyle birlikte artan kuraklık, seller ve ekstrem hava durumları yüzünden su stresi tüm dünyada giderek artacak gibi görünüyor. Sürekli duyduğumuz yoğun yağmurlar, seller şaşırtmasın; kuraklık sadece yağışların az olmasına bağlı değil, aynı zamanda yağışlardaki düzensizlik ile de ilişkili.
Küresel Bir Sorun Su
Bugün dünyada 770 milyon insan ya da her on kişiden biri, 43 farklı ülkede su kıtlığı çekiyor. 2,7 milyar insan ise yıl içerisinde en az 1 ay su kıtlığı yaşayan bölgelerde yaşıyor. Ancak su sorununun belli bölgelerle kısıtlı olduğunu düşünmemek gerek çünkü su yerel değil küresel bir kaynak. Dünyanın neredeyse her bölgesinde su sorunu var ve 2050’ye kadar dünya nüfusunun yarısının su sıkıntısı çekeceği ön görülüyor. Su aynı zamanda hijyen demek. Her sene 1 milyon kişi, 297 bin çocuk susuzluk ile bağlantılı hastalıklardan dolayı hayatını kaybediyor. Su yetersizliği sebebiyle tarım etkileniyor, gıdaya ulaşım zorlaşıyor. Aynı zamanda başka ekonomik ve sosyal sorunlar da söz konusu. Örneğin Afrika’da köyde bir kadın her gün 6 kilometre yürüyüp 18 litre su taşıyor. Bu işten özellikle kadınlar ve kız çocukları sorumlu tutuldukları için okuyamıyor ve çalışamıyorlar. Su kaynaklarının azalması ayrıca dünyanın farklı bölgelerinde göç ve salgın hastalıklar gibi olumsuz etkilere de yol açıyor.
Türkiye Su Stresi Yaşayan Ülke 🇹🇷
Türkiye tatlı su kaynakları bakımından çok fakir değil ancak bugün kuraklığın bir önceki evresi olan ‘su stresi yaşayan ülke’ konumunda. İklim değişikliğinin etkilerini giderek daha net yaşıyoruz; ortalama sıcaklıklar artıyor, yağışlar azalıyor. Son elli yılda Türkiye’deki sulak alanların yarısı miktar ve kalite bakımından sağlıklı yapılarını kaybetti. Sadece yüzey suları değil, yeraltı suları da tehlike altında. Topyekûn bir yok oluşun içindeyiz aslında hepimiz. Bunun belki en vurucu işareti de “su”dan geliyor. İçtiğimiz, yıkandığımız, tükettiğimiz, harcadığımız sudan. Düşünün ki son 50 yılda Türkiye’deki sulak alanların yarısı kullanılamaz hale gelmiş. Yani ya su miktarı bitmiş ya da sağlıksız durumda. Ki bu, tam tamına 3 Van Gölü büyüklüğünde su demek. Risk sadece yüzey sularımızla da sınırlı değil. Yer altı sularımızın seviyesi de acil alarm veriyor. Türkiye artık su sıkıntısı çeken ülkeler arasında tanımlanıyor.
Dünya Ekonomik Forumu
Biliyor musunuz ki bu yıl ve önümüzdeki 10 yıl dünyamızı bekleyen en büyük 4 risk: Bulaşıcı hastalıklar, iklim krizi, biyolojik çeşitlilik kaybı ve su krizi. Bunu söyleyen ben değilim, Dünya Ekonomik Forumu’nun 2021 yılı Küresel Risk Raporu.Farkındaysanız, en büyük küresel tehditlerin hepsi de doğal kaynak krizi. Daha yakından baktığınızda ise ilk 10 riskin 6’sı doğrudan iklim değişikliğiyle alakalı.
❗️Ancak insan nüfusunun giderek artmasına karşı su kaynaklarının sabit kalması, iklim değişikliği ve çevre kirliliği gibi faktörler, tüm dünyada sağlıklı suya erişim konusunda endişe yaratmaya başladı.
Diğer yazılarımı okumayı ihmal etmeyin..